COVID-19’dan Sonra Sosyal Hayat Nasıl Olacak? - FokusX - Kişisel Gelişim Eğitimleri

COVID-19’dan Sonra Sosyal Hayat Nasıl Olacak?

Tüm dünya olarak büyük bir salgın ve bu salgının sosyal alışkanlıklarımızı tamamen değiştirdiği bir süreçten geçiyoruz. ThinkAloud Research Covid-19’dan sonra sosyal hayatın nasıl olacağını, bizi nelerin beklediğini ve halkın konu ile ilgili düşüncelerini araştımasını sizlerle paylaşmak istedik.

Yaşadığımız sıkıntılı dönem içerisinde her birimiz koronavirüsün hayatımıza yansımalarını izledik ve deneyimledik. Ancak, insanı en çok korkutan şey, belirsizliktir. Sürecin ne zaman biteceği, bittikten sonra neler yaşayacağımızı bilemiyoruz, öngöremiyorz.

Daha kontrollü ve ihtiyaç harici alışveriş yapmamaya özen gösteren katılımcılar %40 civarındayken, bu süreçte online alışveriş ile tanışanların oranı %18. Bu %18’lik grup, online ev alışverişinin sağladığı avantajlar ve olumlu deneyimler nedeniyle Koronavirüs sonraki süreçte de online alışverişe devam etmeyi düşündüklerini belirtmişlerdir.

Ancak mahalli marketlerinden vazgeçmek istemeyen %20’lik bir grup da mevcut. Koronavirüs süreci başladıktan sonra kimi online satış sitelerindeki fahiş fiyatların gündeme gelmesi nedeniyle tepki gösteren ve bu kanallara güveni düşen tüketiciler yine mahalle marketleri üzerinden alışverişlerine devam edeceklerini belirtmişlerdir.

Koronavirüs sürecinde fonksiyonel faydaları ve tedarik güçleri ile beğenilen markalar: Eyüp Sabri Tuncer, Domestos ve Boğaziçi Kolonya markaları olurken; hızlı aksiyon alması, farklı tedarik kanalları kullanması, tüketici ile sade, ulaşılabilir, hızlı bir alışveriş dengesi kurması sayesinde Migros en beğenilen markalar arasında sayılmıştır.

Öncelik Koronavirüs sürecinin ne zaman biteceğini öngörmekle başlıyor. Sonrasında yaşanan deneyimler, değişen alışkanlıklarla harmanlanıyor, ortaya değişen tüketici ve buna bağlı öngörülen planlar ortaya konuyor.

  • Tüketicilerin %70’i,Koronavirüs riskinin 3 ay içerisinde ortadan kalkacağına ve 6 ayın sonunda hayatın yeni bir rutin içerisinde devam edeceğine inanıyor. Ancak; artık hayatın güllük gülistanlık olmadığını, bir anda her şeyin alaşağı olabileceğini deneyimleyen tüketiciler, yaşamlarına kontrollü bir sosyallik getirmekten yanalar.
  • Kontrollü birliktelikler
  • Sadeleşen hayatlar
  • Farkındalığın yükselmesi
  • Sevdiklerine, sağlıklarına ve kişisel duruşlarına daha fazla önem vermek
  • Önceliklerini çekirdek ailelerinin konforu ve refahı üzerinden sürdürmek
  • Doğa ile daha barışık yaşamak istemek

Doğa ile ters düşmenin, doğanın kırmızı çizgilerine saygısızlık etmenin insan yaşamına negatif etkileri olduğunu düşünmeye başlayan katılımcılar, sağlık, sadeleşme ve sosyal sorumluluk konularında daha fazla hassas olmaya başladıklarını belirtmişlerdir.

Güvenli alanlarını kaybettiklerini düşünen katılımcılar, yeniden kontrolü ellerine almayı, yeni bir konfor alanı oluşturmak istediklerini, “güven duygusunun” hem resmi kurumlar, hem çalıştıkları firmalar, hem de markalar nezdinde yeniden tanımlanması gerektiğini düşünmektedirler.

Koronavirüs sürecinde atılan adımların, alınan kararların, devlet kurumları nezdinde nispeten başarısız yönetildiğini düşünen katılımcılar, zamanında önlemlerin alınmadığını, post-truth yaklaşımların bugünün kaosuna neden olduğunu düşünmektedir. Uzun süredir farklı krizlerin yaşandığı ülkemizde,     “Aslında internet alt yapılarından, devlet kurumlarına, sağlık politikalarından, eğitime kadar pek çok alandaki üstü örtülen eksikliklerin gün yüzüne çıktığı hissi” ağır basmaktadır.

Daha fazla bilimsel veri ile iletişim kurulmasını isteyen katılımcılar, geçmişe nazaran ruhani hassasiyetlerinin arttığını, bilgi/kontrol/süreç yönetimi için bilime, belirsizliğin bitmesi için ruhani dünyaya sığındıklarını belirtmişlerdir.

“Özgürlüğün”en özlenen kavramlardan bir tanesi olarak araştırmada karşımıza çıkması şaşırtıcı değildir. Sosyal izolasyonun devam ettiği süreçte katılımcılar en çok “gönüllerince karar vermek ve hayata geçirmek” noktalarında yaşamışlardır.

Gelecek Beklentileri ve Atılması Gereken Adımlar Nelerdir?

  1. Uzun vadeli risk planlaması yapılmış bir kamusal yönetim beklentisi mevcuttur.
  2. İş yaşamından sosyal hayata kadar katı kuralların değil, esnek ve hızlı adapte olan iş süreçlerinin planlanması ve bundan sonra değişime açık IK süreçleri ile iş hayatının harmanlanması beklenmektedir.
  3. Sistem yöneticilerinden, işverenlere, kamu kurumlarından firmalara kadar “insanı merkeze alan” ve “birlik duygusundan uzaklaşılmayan” bir yönetim bakış açısı yerleşmesi gerektiği vurgulanmıştır.
  4. Bu da tüm kurumların, “son nokta yanılsamasından çıkıp”, “asla olmaz” dedikleri kurallarını gelecek dönemde esnetmeleri gerektiğinin, aksi halde çalışanların memnuniyetsizlik ve sadakat süreçlerinde sorun yaşanacağını göstermektedir.
  5. Toplumsal anlamda baş kaldırıların olmaması adına daha planlı, her türlü krize duyarlı ve esnek çalışan yapıların, bölgesel kriz masalarının, hızla aksiyon alabilecek, çekirdek mahalli grupların ortaya çıkarılması gerektiğini göstermektedir.
  6. Krizi fırsatçı bir bakış açısı ile değil, “sorunu birlikte aşmak, birlikte kolaylaştırmak” mantığı ile sürdüren markalar, tüketicilerin kalbinde daha büyük bir yer edinecektir.
  7. Giyim sektörü, yaz dönemi öncesinde de dijital kanal kullanımı, sosyal medya kullanımları, online satış kanallarında bugünden atacakları adımların geri dönüşünü Koronavirüs biter bitmez yaşayacak ve beklediklerinden daha hızlı bir sezon yaşayacak gibi görünmektedirler.
  8. Sosyal sorumluluk, kişisel farkındalık, doğa ve sürdürülebilir yaşam mesajlarını, marka özleri ile harmanlayıp, mesajlarını sadece fonksiyonel fayda olarak vermeyen markalar, Koronavirüs sonrası süreçte başarılı bir satış grafiği yaşayacak gibi görünmektedir.
  9. Yeni jenerasyon toplumdan aldığını topluma veren markalara güveniyor, güvenin sarsıldığı bu dönemde bu mesajları zamanında veren ve bundan sonra sürdürülebilir KSS çalışmaları ile halkın yanında olan markalar, tüketici ile bağını güçlendirecektir.

Kaynak